Kayıtlar

MEDENİYET NÖBETİ VE KOVİD TEDBİRLERİ

Resim
  MEDENİYET NÖBETİ VE KOVİD TEDBİRLERİ            -Evvela şunu belirtmek istiyorum ki kovid tedbirleri vs. denilerek tamamen hukuka aykırı şekilde getirilen yasaklara dayanarak  ceza kesilmesini doğru bulmuyorum. Zaten bu cezalar hukuka aykırı olduğu için  birer birer iptal ediliyorlar…  Kovid tedbiri diyerek hukuk çiğnenmemeli, vatandaşa zulmetmemeli!- 3 gün önce (24.03.2021) Ak Parti 7. Olağan Büyük Kongresi yapıldı. Kongreden sonra asıl konuşulması gereken mühim meseleler vardı kanaatimce fakat bunlar üzerinde durulmadı. Nedeni ise Kovid tedbirlerinin bir günlüğüne rafa kaldırılmış olmasıydı. Kongre sonrası konuşulmayan mühim meselelerden bahsetmeden önce biraz eleştiri yapmak istiyorum. Kovid tedbirleri kapsamında maske takmayan, -onların tabiri ile- sosyal mesafeye dikkat etmeyen bir vatandaşa para cezası yaptırımı uygulanırken kongrede ve kongre yolculuğunda maske takmayan, sosyal mesafeye dikkat etmeyen vatandaşlara hiçbir işlem yapılmadı... Sosyal medyada yayılan ilk görüntü ot

DİNLEMESİNİ BİLDİKTEN SONRA

Türküler… Türküler ne çok şey anlatır bize, biz dinlemesini bildikten sonra. Kimi zaman ayrılığı, kimi zaman sevdayı, kimi zaman ölümü, kimi zaman derdi, kimi zaman derdin derman oluşunu… Türküler çok şey anlatır bize, biz dinlemesini bildikten sonra. Gönülden yanarak çıkar türküler ve öyle de yakarak girer gönle. Her türkünün bir hikayesi vardır, öyle durduk yerde yakılmamıştır bir türkü. Aşkı anlatır türküler bazen, sevdayı, özlemi, çileyi, ölümü, ayrılığı, derdi, derdin derman oluşunu anlatır. Sevmişsindir, gönül bu elde tutmak kolay değil hele ki tutuldu mu bir güzele, dinlemez artık kimseyi. Sana sırtını döner, yüzünü ise güzel, ay gibi parlak sevgiliye. Geceleri bu yüzden uyuyamaz aşık, gecenin farkına bile varmaz. Bir şey de diyemez, öylece sevgilinin hasretiyle inler durur, kendini yer bitirir. Ondandır aşıkların iştahının kesilmesi. Söyleyemez, içine atar. Aşkından yanar, "ah" der, ah bir adım atsa bana, varsa onun da bende gönlü söylese de ben de deyiversem bana s

PEKİ YA SONRA?

İzmir'de yaşanan deprem hepimizi derinden sarstı. Öncelikle hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve yakınlarına sabır diliyorum. Her depremden, doğal afetten sonra olduğu gibi İzmir depreminden sonra da yaklaşık dört gün boyunca ekranlarda muhtelif kişileri konuşmalarını dinledik. Gazetecisi, astroloğu, siyaset bilimcisi, hukukçusu, deprem bilimcisi, jeoloğu, aşçısı, ressamı... İşin en kötü tarafı ise deprem ile ilgili konuşabilecek yeterlilikte olan insanlardan ziyade diğerlerini dinledik. "Büyüklük" ile "şiddet"in farklı şeyler olduğunu bilmeyen insanların dahi deprem hakkında verdiği bilgilere maruz kaldık. Muhtemelen bir haftaya kadar bu depremi de unutacağız. Zaten şimdiden başladık unutmaya. Hem bizim en iyi yaptığımız şey unutmak değil mi? Ayda bebek, Elif bebek, Halim amca... Geçtiğimiz günlerde herkes onları konuşuyordu, sosyal medyada herkes onları paylaştı,  " umudun adısın"  dediler,  "iyi ki"  dedil

BİRTAKIM MÜLAHAZALAR

Koronavirüs günlerinde evde kalmak çoğumuzu bunalttı. Bunalanlar arasında kendimi de sayabilirim şüphesiz. Her zaman ve her şeyde olduğu gibi dışarıda gezmenin kıymetini de ancak kaybedince anladık bence, en azından ben ancak şu an anlayabildim. Gökyüzüne bakarak yürüyebilmek, dalga seslerini dinleyerek ve kuşların bestelerini yüreğimde hissederek yürüyebilmek... Çok özledim. Yalova Belediyesi’nin yanındaki yolda yürürken üzerimize kuş pislemesin diye koşardık. Şu an keşke o yolda yürüsem de bütün kuşlar üzerime pislese diyorum yahu. Evde vaktimiz çok; çalışmak için, düşünmek için, ortaya bir eser çıkarmak için çok vaktimiz var. Okumak için, şiir okumak, ezberlemek, şairlerin hayatını okuyup fikirlerini anlamak için çok vaktimiz var. Bu günleri dolu dolu geçirmek lazım. Hepimiz sıkılıyoruz ancak can sıkıntısından yatmak, boş boş televizyon izlemek sıkıntıya çare değil. Okumalıyız, yazmalıyız, çizmeliyiz, düşünmeliyiz, tefekkür etmeliyiz, kendimizle hesaplaşmalıyız. En acısı da insanın

İNSAN OLMAK

Bu yazımda Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özcan GÜNERGÖK hocamdan ve bende oluşturduğu etkiden ve değişimden bahsedeceğim.     Özcan hoca bu sene bizim Borçlar Hukuku dersimize girdi. Eğitim öğretim yılının ilk dersinde slaytlar paylaşacağını söylemesi üzerine ders sonunda yanına gidip bu slaytları bizlerle de paylaşıp paylaşmayacağını sormam üzerine "tabi ki olur istersen ben sana atayım sen de sınıfla paylaş" demişti. Normalde bu tarz işlerle pek ilgilenmem ama o gün nasıl olduğunu anlamadan "tamam" deyivermiştim ve şu an iyi ki de "tamam" demişim diyorum. Özcan Hocam ile ilk o an başlamıştı muhabbetimiz.  Özcan Hoca, insana insan olduğu için değer veren; kişiyi dini görüşünden, siyasi görüşünden dolayı asla yargılamayan; insanı anlamaya çalışan; insanları makamına, rütbesine göre önem sıralamasına almayan, kendi makamından dolayı diğer insanları ezmeyen; yaptığı işi hakkıyla yapmaya çalışan ve kanaa

EYVAH DEMEDEN!

  Anne başa tac imiş   Her derde ilaç imiş   Bir evlat pir olsa da   Anaya muhtaç imiş   Anne hakkı ödenmez demişler ya gerçekten öyle. Dokuz ay bin bir zahmet ile seni karnında taşır, gün olur uyuyamaz, gün olur hasta olur da ilaç içmeden atlatmaya çalışır o hastalığı, gün olur bel ağrısından ne oturabilir ne ayakta durabilir. Hamilelik süreci ayrı bir dert doğum sancısı apayrı. Dünyada eşi benzeri olmayan bir sancı ile acı ile seni doğurur. Çile hala bitmez şimdi de uykusuz geceler başlayacaktır. Sen geceleri acıkınca ağlayacaksın, altını pisletince ağlayacaksın, gazın olunca ağlayacaksın sonra annen sıcacık yatağından kalkacak ve senin karnını doyuracak, altını temizleyecek, gazını çıkaracak. Sürekli üstünü kirleteceksin ama annen bıkmadan usanmadan üstünü değiştirecek, kirlenenleri yıkayacak. Sonra konuşmaya başlayacaksın sürekli soru soracaksın. Bir sorduğunu bin soracaksın ama annen sana bıkmadan usanmadan hep şefkatle aynı cevabı verecek. Biraz daha büyüyeceksin okula

EN ÇOK DA PAZAR GÜNLERİ ARAMASINI ÖZLÜYORUM

  Geçtiğimiz günlerde Batman’da kalleşçe bir saldırı sonucu şehit olan askerlerimizin Allah şehadetlerini kabul etsin. Yedi eve daha ateş düştü, analar oğullarının şehadet haberini alınca göz yaşlarını kalplerine akıttılar, canlarından bir parça koptu cennete gitti. Babalar ‘’vatan sağ olsun’’ dedi, başları dik, gözleri nemli, göğüsleri imanla dolu, gurur ve hüznü bir arada yaşadı. Çocuklar, yetişkin olanlar ‘’biz babasız yaşarız ama vatansız yaşayamayız’’ dedi, küçükler ‘’babam gitti’’ , ‘’babam öldü mü’’ diyerek ağladı, onlar ağladı bizim yüreklerimiz dağlandı, bebekler ise kimisi öylece durdu, kimisi babasının gittiği yeri görürcesine tebessüm etti, kimisi annesinin ağlamasına ağladı. Kolay mı can bağı var arada. Eşler onlar ne yaptı peki? Şu fani dünyada daha aşkına doyamadan ahirete sakladı tüm sevgisini, şehidinden geriye kalan evlatlarına sımsıkı sarıldı, söz verdi içinden bu çocukları sana layık bir şekilde yetiştireceğim diye. Silah arkadaşları peki, onlar ne yaptı? İki