AŞK NEDİR?

Kapı anahtarın aldım elime,

O an acın girdi benim beynime.

Altmış üç aydır gelmiyon sen yanıma,

Bu kadar mı küstürdüydüm Hatice’m.

  

"Aşk nedir?" diye sorsalar bu dizelerin sahibi Mustafa Dede derim... 

Geçen hafta denk geldim, "Ömür Dediğin" isimli bir programın eski bölümlerinden Mustafa Dede’nin konuk olduğu bölümü izledim. Program, buram buram aşk, hasret, sadakat, samimiyet, masumiyet kokuyordu. 

Çok sevdiği Hatice’sini kaybetmiş Mustafa Dede. Gözünden yaş, gönlünden Hatice’si eksilmiyordu. "Hatice dünyadan göçeli 1918 gün oldu bugün. Nasıl da saymam, sayılmayacak Hatice değil ki" diyor. Öyle sevmiş Hatice’yi, onunla sevmiş her şeyi. "Aşk, sevgilide yok olmak" derler ya, işte Mustafa Dede Hatice’sinde yok olmuş. Kendine dair kelamı yok, kendi yok ki kendine dair kelamı olsun. Nereye gitse Hatice, nereye baksa Hatice, kimle konuşsa Hatice... Sadece uyuyunca unutuyormuş Hatice’yi, başka türlü unutamıyormuş. Bunu söyleyince Mustafa Dede, aklıma Serdar Tuncer’in "Sevgiliyi hiçbir şey unutturamıyorsa aşıksın, her şey sevgiliyi hatırlatıyorsa unutkan" sözü aklıma geldi ve dedim ki Mustafa Dede unutkan değil aşık. 

Aşk güzel şey, aşık olmak güzel, aşk gönlüne girdiği insanı da güzelleştirir. Fakat günümüzde ne yazık ki üç beş günlük değersiz, yapmacık, suni ilişkilere de "aşk" denilmeye başlandı... Aslında Mustafa Dede bize, bu değersiz ilişkilere aşk denmesine rağmen aşkın değerinden bir şey kaybetmediğini anlatıyor. Abdurrahim Karakoç Mihriban’a olan aşkıyla anlatıyor bize, aşkın beş günlük değil beş bin senelik olduğunu... 

"Aşk nedir?" sorusunun birden fazla cevabı var. Mamafih en doğru cevap öyle zannediyorum ki yine Serdar Tuncer’in dediği gibi, "bilmeyenlerin konuştuğu, bilenlerin sustuğu şeyin adıdır aşk". Evet aşkı bilenler aşkı yaşarlar, konuşmazlar aşk hakkında çok fazla. Mustafa Dede, Abdurrahim Karakoç, Mecnun ve nice hakiki manada aşıklar, aşkın tanımını yapmamışlar hatta yapma gayretinde bile bulunmamışlar, aşkı bizzat yaşamışlardır. Aşk hakkında fazlaca sözler söyleyen, aşkı anlatmaya çalışan bizlere de aşk hakkında susmayı nasip etsin Allah...

ÖMÜR DEDİĞİN

Mustafa Dede'nin konuk olduğu bölümü izledikten sonra programı sosyal medyada paylaşmıştım daha fazla insan izlesin, nasiplensin diye. Daha sonra pek değerli bir arkadaşım aynı programın farklı bir bölümünü, Emine Teyze’nin konuk olduğu bölümü gönderdi, mutlaka izlemem gerektiğini söyleyerek. 

Emine teyze ağzından şükür eksilmeyen bir teyzemiz. "Allah’ımdan iman, Kur’an istiyoruz, imanımızla Kur’an’ımızla göç ettirsin" diyor. "Yaşlanınca böyle olacağım aklıma gelmezdi, yaşlanacağımı biliyordum ama bu hale geleceğim hiç aklıma gelmezdi" diyor ama yine de şükrediyor Emine Teyze. En azından yaşlanacağını biliyormuş güzel teyzem, bizim aklımıza bile gelmiyor. 

Yalnız yaşıyor Emine Teyze, "Ölüveririn belki deyon, bakınıyon, sabah oluyo, aha diyom bugün sağım, gene ölmedim. Zor, zor çocuğum zor, yalnızlık çok zor" diyor. Hemen ardına da şükrediyor yine. Ne olursa olsun şükretmek gerektiğini şükrün tanımını yapmadan, önemine vurgu yapmadan anlatıyor bize. Hal diliyle anlatılanlar daha etkili oluyor. Zira insan yaşamadığını anlatırsa muhatabın kalbine tesir etmeyebilir lakin yaşadığını sözlere gerek kalmaksızın anlatır karşıdakine... 

"Bir kızın olacak, kim ne derse desin onu da içgüveyliğine alacan gızım, evinin yanını bir oda yap kendine ait, kendine baktırmak için, yemek pişirir yerin, ama el kızından medet arama, olmeyo gızım olmeyo, isteyemezsin ki, bi sefer istersin, iki sefer, bi daha isteyemezsin" dedi Emine Teyze ve içim cız etti, "ah" dedim, ah! Emine Teyze'nin böyle düşünmesine sebep olmak!.. Ah!..

Ömür Dediğin programını izlemeli insan arada. Yaşlanacağı, öleceği gelmeli aklına, yalnızlığı düşünmeli insan. Hatta zaman zaman huzurevlerine ziyarete gitmeli. Gönlü yumuşatmalı, kalpteki katılığı eritmek için çabalamalı... 

Son söz:

Üç beş günlük ilişkilere aşk dememeli insan, bu ilişkilere aşk demekle aşk değerini yitirmez ama bizim değerimiz kalmaz da farkına bile varmayız. 

Vesselam...