BİRTAKIM MÜLAHAZALAR
Koronavirüs günlerinde evde kalmak çoğumuzu bunalttı. Bunalanlar arasında
kendimi de sayabilirim şüphesiz. Her zaman ve her şeyde olduğu gibi dışarıda
gezmenin kıymetini de ancak kaybedince anladık bence, en azından ben ancak şu an
anlayabildim. Gökyüzüne bakarak yürüyebilmek, dalga seslerini dinleyerek ve
kuşların bestelerini yüreğimde hissederek yürüyebilmek... Çok özledim. Yalova
Belediyesi’nin yanındaki yolda yürürken üzerimize kuş pislemesin diye koşardık.
Şu an keşke o yolda yürüsem de bütün kuşlar üzerime pislese diyorum yahu.
Evde vaktimiz çok; çalışmak için, düşünmek için, ortaya bir eser çıkarmak
için çok vaktimiz var. Okumak için, şiir okumak, ezberlemek, şairlerin hayatını
okuyup fikirlerini anlamak için çok vaktimiz var. Bu günleri dolu dolu geçirmek
lazım.
Hepimiz sıkılıyoruz ancak can sıkıntısından yatmak, boş boş televizyon
izlemek sıkıntıya çare değil. Okumalıyız, yazmalıyız, çizmeliyiz, düşünmeliyiz,
tefekkür etmeliyiz, kendimizle hesaplaşmalıyız. En acısı da insanın kendisiyle
hesaplaşmasıdır.
Şu son birkaç gündür kendimi hesaba çektim. Nasıl acı çekiyorum size
anlatamam. Doğruları kendime söylemek çok zor geliyor, yaptığım yanlışları bir
bir yüzüme vuruyorum. Canımı çok acıtıyor bu durum ancak her insanın kendisiyle
yüzleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Yaptığım hataların, yanlışların farkına
varıyorum ki bir daha yapmayayım.
İnsanız, hata yapmak mayamızda var. Hata yapmak normal, hata
yapmıyorum diyen insan anormaldir hatta yalancıdır. Ancak hatada ısrar etmek
çok büyük bir yanlıştır. İnsanlar bu yüzden kendisi ile yüzleşmelidir bence.
Hatalarını bir bir yüzüne çarpmalıdır ve bir daha yapmamak üzere o hatasını
düzeltmelidir. Bunları yaparken çok acı çekecek, depresif bir hal almaya
başlayacak, yüzü gülmeyecek belki birkaç gün ancak kendisine acımasız olmalıdır bence insan. Kendisi ile hesaplaşırken asla ve asla kendisine
acımamalıdır.
Ruhu sıkılıyor insanın, kendisini hesaba çekince. Hal böyle olunca bir
taraftan da şunu düşünüyorum. Ben kendi kendimi hesaba çekerken böyle canım acıyor,
kendi kendimin yüzüne bakmaya utanıyorum peki Allah beni hesaba çekerken ben ne
yapacağım. Ancak şuna imanım tam benim, yaptığım yanlışlardan, hatalardan bir
daha yapmamak üzere dönersem, tevbe edersem Allah tevbemi kabul eder. Ve
kendimi Allah’ın rahmetine bırakıyorum bu noktadan sonra. Ancak insanlar
hatalarından, yanlışlarından en önemlisi kendisinden kaçmamalı bence.
Yüzleşmeli hatalarıyla ve bir daha aynı hataları yapmamak üzere terk etmelidir
hatalarını.
Necip Fazıl’ın bir kitabında gördüğüm Hadis-i Şerif geliveriyor aklıma bu
aralar: "Ölmeden evvel ölünüz!". Belki de bu karantina günleri tam olarak da
ölmeden önce ölünecek günlerdir. Bilemem ölmeden önce ölür müyüm ancak bu
kendimle konuşmam, hesaplaşmam acı veriyor bana onu bilirim. Fakat şunu da
biliyorum daha iyiye doğru yürümek için bu hesaplaşma gerekli. Güzel günlere
yürüyebilmem için hatalarımın farkına varmam ve yapmış olduğum hataları,
yanlışları düzeltebilmem gerek.
Kendimle hesaplaşmanın yanında bir de ülkemi, insanları düşünüyorum. Bu
bana belki de daha çok acı veriyor çünkü insanların birbirine, farklı görüşlere
tahammülü kalmamış durumda. İnsanlar birbirleriyle konuşamıyor, sohbet
edemiyor, herkes herkesle kavga halinde. Zor zamanlardan geçtiğimiz şu günlerde
bile insanlar siyaset derdinde. İnsanlar birbirini çok kolay vatan haini ilan
ediyor. Biraz eleştir vatan haini oluyorsun, yapılan yanlışları söyle vatan
haini oluyorsun. Vatan haini olmanın bu kadar kolay olduğu bir dönem canımı çok
sıkıyor. Muhalefet iktidarı eleştirirken yalan üstüne yalan söylemekten
çekinmiyor, bazı medya grupları yalan söylemekten imtina etmiyor, neyin doğru
neyin yalan olduğunu anlamakta artık zorlanır olduk.
Herkes her şeyi biliyor. Herkes her şey hakkında yorum yapabiliyor. Bazı
gazeteciler Koronavirüs hakkında konuşurken profesörleri susturacak derecede
bilgili sanıyor kendini. İnsanlar artık haddini bilmiyor. Haddini bilmeyen
insanların çoğaldığı bu dönem canımı çok sıkıyor.
Birisi bir şeyi yanlış mı biliyor, doğru bilen hemen onu aşağılamaya
başlıyor. Farklı düşünen iki kişi bir konu hakkında mı konuşuyor biri, diğerini
aşağılarken diğeri, ötekini vatan haini ilan ediyor. Çok canımı sıkıyor tüm bu
durumlar.
Canımın çok sıkıldığı bu dönemde ise beni rahatlatan, huzur bulmamı
sağlayan bir kişi var: İsmet ÖZEL. Şiirlerini kendi sesinden dinliyorum, huzur
buluyorum, rahatlıyorum sonra daha çok düşünmeye başlıyorum daha çok acı
çekiyorum ardından tekrar İsmet ÖZEL dinliyorum ve rahatlıyorum. Bir kısır
döngü: düşündükçe bunalıyorum ve İsmet ÖZEL dinliyorum, İsmet ÖZEL dinledikçe
düşünüyorum ve bunalıyorum. Hülasa; düşündükçe dinliyorum, dinledikçe
düşünüyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder