DİNLEMESİNİ BİLDİKTEN SONRA

Türküler… Türküler ne çok şey anlatır bize, biz dinlemesini bildikten sonra. Kimi zaman ayrılığı, kimi zaman sevdayı, kimi zaman ölümü, kimi zaman derdi, kimi zaman derdin derman oluşunu… Türküler çok şey anlatır bize, biz dinlemesini bildikten sonra. Gönülden yanarak çıkar türküler ve öyle de yakarak girer gönle. Her türkünün bir hikayesi vardır, öyle durduk yerde yakılmamıştır bir türkü. Aşkı anlatır türküler bazen, sevdayı, özlemi, çileyi, ölümü, ayrılığı, derdi, derdin derman oluşunu anlatır.

Sevmişsindir, gönül bu elde tutmak kolay değil hele ki tutuldu mu bir güzele, dinlemez artık kimseyi. Sana sırtını döner, yüzünü ise güzel, ay gibi parlak sevgiliye. Geceleri bu yüzden uyuyamaz aşık, gecenin farkına bile varmaz. Bir şey de diyemez, öylece sevgilinin hasretiyle inler durur, kendini yer bitirir. Ondandır aşıkların iştahının kesilmesi. Söyleyemez, içine atar. Aşkından yanar, "ah" der, ah bir adım atsa bana, varsa onun da bende gönlü söylese de ben de deyiversem bana senden gayrısı zulümdür diye. Aşk gönlü güzelleştirir azizim, aşk insanı insan yapar. Yârin yanında ne sıkıntı vardır ne de üzüntü ‘’dün gece yar hanesinde yastığım bir taş idi, altım çamur, üstüm yağmur yine gönlüm hoş idi’’ demiyor mu türkü? Eğer yârin yanındaysan, yâr yanındaysa ne hüzün ne sıkıntı vardır.

Ayrılığa dayanamıyorsundur artık. Sevgiliyi görmeyi geçmiş, ondan bir haber alsan ona bile razısındır. Hasreti iliklerine kadar hissediyorsundur. Aklın, fikrin sevgilidedir. Kalbin yâr diye atıyordur. Açıverirsin bir türkü "ayrılık hasretlik kar etti cana, seher yeli sevdiğimden bir haber" deyiverir. Yakar seni, yanmıştır çünkü o türkü. Gözünden bir damla yaş süzülür. Gözlerini denize diker bakarsın öylece.

Türküler çok şey anlatır bize, biz dinlemesini bildikten sonra. Ayrılığın, ölümden daha çok can yaktığını anlatır mesela. Bazen "ölüm ile ayrılığı tartmışlar, elli dirhem fazla gelmiş ayrılık" diyerek bazen de "ölüm Allah’ın emri şu ayrılık olmasaydı" diyerek. Alttan bir de ders verir bize, Allah’ın emrine boynum kıldan ince deyiverir anlarsak.

Türküler bazen bizi hayran hayran baktırır kendisine. Oturup saatlerce ağlatır. "Lambada titreyen alev üşüyor" deyiverir, susarız. Zaten bu sözü şerh etmeye gerek bile yoktur. Susmak kâfi gelecektir. "Her nesnenin bir bitimi var ama aşka hudut çizilmiyor Mihriban" der bize ve aşkın sınırının olmadığını, iki dünyalık olduğunu anlatır. "Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez, gönülden gönle gider yar oy" diyerek mesafelerin bir önemi yoktur, kalpler bir olduktan sonra cancağzım der bize.

Dertlenmişsindir, oturup öylece düşünüyorsundur, bir çare de bulamıyorsun sadece derdin olduğunun farkına varmış öylece düşünüyorsundur. Hemen gelir bir türkü oturur baş köşeye, der ki "bir derdim var bin dermana değişmem" bu söz sana anlatır derdin güzel bir şey olduğunu, derdin insana anlam kattığını, dertsiz insanın bir hiç olduğunu hatta derdinin sana derman olduğunu anlatır "bin dermana değişmem" diyerek.

Türküler bize çok şey anlatır azizim, biz dinlemesini bildikten sonra…

NOT: Bu yazım daha önce Harman Dergi’de yayınlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEDENİYET NÖBETİ VE KOVİD TEDBİRLERİ

EYVAH DEMEDEN!

PEKİ YA SONRA?